İçeriğe geç

Deli ile akıllı arasındaki fark nedir ?

Deli ile Akıllı Arasındaki Fark Nedir?

Deli ile akıllı arasındaki farkı anlamak, genellikle karmaşık bir soru olarak karşımıza çıkar. Sadece toplumun genel kabul görmüş tanımlarına bakarak bu farkı ölçmeye çalışmak, kolayca yanıltıcı olabilir. Çünkü “akıllı” ve “deli” olmak, daha çok toplumsal normlara ve bireysel algılara dayanır. Kısacası, delilik ve akıllılık arasındaki fark, kişiye ve zamana göre değişen bir yargıdır. Peki, gerçekten bu iki kavram arasında net bir sınır var mı, yoksa bu fark sadece toplumun bizi sınıflandırma çabalarından mı ibaret?

Akıllılığın Cazibesi: Toplumun Yükselttiği Değer

Akıllı olmanın ne demek olduğu konusunda çoğumuzun kafasında benzer bir şablon vardır: Yüksek IQ, mantıklı düşünme, pratik zekâ, başarıya ulaşan bir yaşam. Bu değerler, toplum tarafından genellikle “doğru” ya da “iyi” olarak kabul edilir. Akıllı olmak, belirli normlara uygun yaşamak, kurallara ve toplumun beklentilerine uygun hareket etmek demektir. İş hayatında başarılı olmak, iyi bir eğitim almak ve toplumda saygın bir yer edinmek, çoğunlukla akıllılığın işaretleri olarak görülür.

Bununla birlikte, akıllılıkla ilgili sorun şu ki, her zaman mantıklı olmak zorunda değiliz. Akıllı olmak, sadece “doğru”yu yapmayı bilmekle sınırlı değildir. Akıllı olmak bazen, o an için mantıklı görünmeyen ama daha sonra değerli olacak riskleri almayı da gerektirir. Yani, her zaman “makul” olmanın, hayatın getirdiği yeniliklere ve değişimlere ayak uydurmak adına bazen kısıtlayıcı olabileceğini kabul etmek gerekir.

Deliliğin Çekiciliği: Toplumun Korktuğu, Ama Göz Ardı Edemediği Gerçek

Peki, delilik ne demek? Toplum, genellikle deliliği “zihinsel bir bozukluk” ya da “toplumun dışına çıkma” olarak tanımlar. Fakat, delilik aslında çoğu zaman normların dışına çıkmaktan fazlasıdır. Toplumun kabul etmediği ya da anlamadığı bir gerçeklikten hareket eder. Çoğu zaman deli olarak tanımlanan insanlar, var olan düzenin dışındaki düşünceleri ve davranışlarıyla, gerçeğin başka bir boyutunu bize gösterirler. Bu bakış açısıyla, delilik de bir tür özgürlük olabilir.

Birçok yaratıcı zihin, büyük icatlar ve yenilikler, başlangıçta toplum tarafından “deli” olarak görülmüş insanlardan çıkmıştır. Örneğin, zamanında Edison, Einstein ya da Tesla gibi bilim insanları, bazen toplum tarafından anlaşılmamış ve delilikle suçlanmışlardır. Hatta “delilik” ve “yenilik” arasındaki sınır çoğu zaman oldukça bulanık olabilir. Kim bilir, belki de normal olmak, gerçek potansiyelimizi engelleyen bir şablon ve delilik, bu şablonu yıkmak için bir araçtır?

Akıllı Olmak: Gerçekten Ne Kazanıyoruz?

Akıllı olmak, genellikle rahat bir hayat, kabul gören bir yaşam biçimi ve toplumun onayıyla gelir. Ancak, bu akıllı olmak dediğimiz şey aslında kısıtlayıcı bir hayata dönüşebilir. Akıllı olmak, bazen duygularımızı, tutkularımızı ve hayallerimizi bastırmak anlamına gelir. Gerçekten akıllı olmak, belki de sıradan olmakla eşdeğerdir. Çünkü toplumun kabul ettiği doğruyu takip etmek, çoğu zaman bireysel olarak düşündüğümüzde bizi sıradanlaştırır.

Yani akıllı olmak, gerçekten “akıllıca” mı? Toplumun dayattığı “akıllılık” modeli bize ne kazandırır? Sonuçta bu modelin içinde sıkışıp kalmak, özgürlüğümüzü kısıtlamaz mı?

Delilik: Toplumun Yatıştırdığı Ama Hep Korktuğu Gerçek

Delilik, çoğu zaman toplumun korktuğu bir şeydir. Toplum, normların dışına çıkanları “garip”, “farklı” ya da “tehlikeli” olarak etiketler. Ama işin garip yanı, bu etiketler bazen “delilik” diye adlandırdığımız şeyin tam da kendisiyle ilişkilidir. Yaratıcı fikirler, sıradışı düşünceler, yeni bakış açıları genellikle deli diye etiketlenen insanlardan çıkar.

Peki, deli olmak, toplumun normlarının dışına çıkmak, bu kadar kötü bir şey midir? Bir kişi neden deli olarak adlandırılır? Sadece toplumun kabul etmediği bir bakış açısına sahip olduğu için mi? Yine de deli olmak, özgür olmak demek değil mi? Gerçekten deli olmak, başka bir gerçeklik görmek, yeni bir dünyayı şekillendirmek anlamına gelmiyor mu?

Akıllı Olmak mı, Deli Olmak mı?

Bunu net bir şekilde ayırmak, aslında hiç de kolay değil. Akıllı olmak, toplumsal başarıyı ve düzeni takip etmek olabilir; deli olmak ise bu düzenin dışına çıkmayı gerektirir. Ancak bu iki durumun sınırları oldukça esnektir. Delilik, toplumun kurallarına uymama durumu iken, bazen “akıllı” olmak da bu kurallara uymaktan başka bir şey olmayabilir. Aslında, akıllı olmak, belki de en “delice” şeydir, çünkü bir noktada sıradanlığa hapsolmuş oluruz.

Sonuç olarak, deli ile akıllı arasındaki fark, toplumsal normlar ve kişisel bakış açılarıyla şekillenir. Her iki kavram da kendine göre değer taşır. Belki de en doğrusu, kendi “akıl” ve “delilik” sınırlarımızı kendimizin belirlemesi ve bu sınırları sık sık sorgulamaktır. Ne dersiniz, akıllı olmak gerçekten sadece toplumun kabul ettiği şekilde olmak mıdır? Yoksa delilik, aslında yeni bir yolu bulmanın başlangıcı olabilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet bahis sitesisplash